• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

İMAM HATİPLİLER BULUŞMASI TERME 2025
Kıymetli İmam Hatipliler, değerli gönüldaşlarımız.
İmam Hatipliler buluşması Terme 2025 programı 27 Temmuz 2025 Pazar günü 15.00 ila 18.00 arası Terme AİHL Okul bahçesinde gerçekleşecektir.
Teşrifleriniz bizleri onurlandıracaktır.
🗓️ 27 TEMMUZ 2025
⏰ 15.00 ila 18.00 arası
🎈Yalı Mahallesi Kazayeri (GUDÜRÜP) Mevkii Terme AİHL Okul bahçesinde. Terme
Bekleriz.


Samsun Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 0   0
EURO 0   0
       
Özlü Sözler
Allah’ım ben her halimi sana bıraktım. Sen beni kullarının eline bırakma.
Sponsorlarımız
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak

Büyük ve çetin bir imtihan içindeyiz hepimiz. Asrın Firavunları, küresel emperyalistlerle uşakları Müslümanlara kan kusturuyor. Doğu Türkistan’da, Filistin/ Kudüs ve Gazze’de, Suriye’de, Arakan’da, Irak/ Kırım ve Kerkük’te, Yemen’de, Sudan’da, Keşmir’de, daha birçok İslam ülkesinde masum Müslümanların, çocuk, kadın ve yaşlıların kan ve gözyaşları akmakta; hak ve hürriyetleri çiğnenmekte. Fiziki ve kültürel coğrafyası daraltılmış, sınırları yabancılar tarafından çizilmiş, birbirinden koparılmış İslam dünyası “dâhili ve harici bedhahlar” yüzünden perişan durumda. Birliğimiz ve yörüngemiz bozulunca, huzur ve düzenimiz de bozuldu.  Arif Nihat Asya’nın Naat’ında ifade ettiği gibi: “Biz bu dünyadan nereye / Göçelim ya Muhammed? / Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet/ Altın devrini yaşıyor. / Diller, sayfalar, satırlar / Ebû Lehep öldü diyorlar / Ebû Lehep ölmedi ya Muhammed / Ebû Cehil kıtalar dolaşıyor.”

 

Siyonist Yahudi, emperyalist ABD ve Rusya ile Haçlı Avrupa; tıyneti icabı nefret ve vahşet içinde ama Türkiye hariç İslam ülkeleri ve onların teşkilatları güçsüz veya samimiyetsiz olmaları sebebiyle zillet içindedir. İslam ülkelerindeki işgaller, iç savaşlar, darbeler, açlıklar, vahşetler, bölünmüşlükler, cehaletler, zulümler, zorunlu göçler, gözyaşları bizim yüreğimizi yakmıyor mu yoksa?

 

İçindeki şeytanı yenip sabah namazında kıyama duramayan Müslümanlar, “büyük şeytan” dedikleri emperyalistlerle nasıl mücadele edecek? Bizler birer damla gözyaşı akıtabilseydik, Siyonist ve Haçlıların mallarını bilinçli boykot edebilseydik ilk kıblegâhımız Mescid-i Aksa işgalden kurtulamaz mıydı? Parti, hizip, mezhep, ırk, cemaat, tarikat, bölge gibi farklılıklar; asabiyete, fitne ve bölünmemize sebebiyet vermeseydi bu zilletleri yaşar mıydık? Her türlü vahşete, zulme, sömürüye, darbeye karşı çıkabilmek, gerçek kardeş olabilmek için daha hangi fitne, bela ve musibetleri bekleyeceğiz? “Ölüm korkusu ve dünyaya aşırı tutkumuz” mu bizi bu zillete düşürdü yoksa?

 

Sahi, Halep’e, Musul’a, Şam’a, Kerkük’e, Uygur-Sincan’a, Kudüs’e, Gazze’ye, Kerbela’ya, Bağdat’a, Keşmir’e, Kaşgar’a, Kırım’a atılan füzeler; Mekke ve Medine ile Ankara, Konya, Eskişehir, İstanbul, Çanakkale, Kütahya, Afyon, Aydın, Samsun, Trabzon, Van, Erzurum, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa’ya da düşmüyor mu? Emperyalistler ve onların piyonları tarafından mazlumların üzerine atılan bombalar, akıtılan kanlar, anne ve çocukların sel olan gözyaşları, zulümden kaçıp kendilerine güvenli ülke arayan muhacirlerin perişanlıkları, kıyıya vuran bebelerin dramları, bu ümmetin uykularını kaçırmıyor mu?

 

Birçok İslam diyarında özellikle de Gazze’de kadınların tecavüze uğraması, çocukların çığlıkları ve kadim bir medeniyetin izlerinin yok edilmesi, mukaddeslere saldırılması Endülüs’ü hatırlatmakta bizlere! Kudüs, Musul, Kerkük, Bağdat, Şam, Halep, Keşmir, Doğu Türkistan yanıyor, yüreğimiz yanıyor! “Ölmek istiyorum; çünkü cennette ekmek var!” diyen aç çocuğun çığlığının hesabını kim verebilecek? Okyanuslarda buzullar arasına sıkışan balinaları kurtarmak için gösterilen çabanın yarısının bile mazlum insanlara, Müslüman çocuk, kadın ve yaşlılara gösterilmediği ikiyüzlü ve alçak bir dünyada yaşamaktan utanıyorum!

 

Kaç aydınımız; Doğu ve Batı Türkistan’a, Orta Asya’ya, Orta Doğu’ya, Afrika’ya, Balkanlara, Türk ve İslâm dünyasına ilgi duydu? Okul ders kitaplarında “Türklerin ana vatanı, Orta Asya.” diye yazdığı halde Çin’in yıllardır zulmettiği Doğu Türkistan’da -Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde- 35 milyon Müslüman Türkün yaşadığını, zulümlere maruz bırakıldığını kaç kişi biliyor?

  

    “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” olursak onların başına gelenler, bizim başımıza da gelmez mi? Filistinli çocuklar, Yahudi Golyad’a sapanlarla taş atarken, Suriyeli, Iraklı çocukların cesetleri kıyılara vururken, Gazzeli, Kerküklü, Türkistanlı bebekler yetim ve öksüz kalırken bizler; modern Ebrehe ve ordularına pişmiş taşlar atacak “ebabil kuşları”nı mı bekliyoruz sıcak yuvalarımızda zillet içinde? Yoksa gâvurlardan mı medet umuyoruz? “Kurtarıcı bir Mehdi” mi çağıralım? Allah: “Siz, kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmek istemedikçe biz, sizin hakkınızdaki hükmü değiştirmeyiz.” buyurmuyor mu?

 

“McDonald’s” ta yemek yiyip “Coca cola” ve “Nescafe” eşliğinde “Marlbora” içerken, “Mercedes” ile gittiğimiz 7 yıldızlı otellerde “iftar” ziyafetleri verirken, dolar ve borsayla birlikte “zikir” yaparken; mazlumlar da zulüm, kan ve gözyaşı içindeyken cennet hayali mi kuruyoruz sahi? Bakara suresindeki “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız?” ayetini derinden hiç düşündük mü?

 

Zulüm nerden gelirse gelsin, mazlum kim olursa olsun zulme karşı mazlumun yanında olmak zorunda değil miyiz? Müslümanlığımız da insanlığımız da bunu gerektirmiyor mu? Hz. Ali (ra): “Haksızlık karşısında susarsanız hakkınızla birlikte onurunuzu da kaybedersiniz.” diye bizleri uyardığını unuttuk mu? Cemil Meriç’in dediği gibi “Zulüm karşısında tarafsız olmak, namussuzluktur.” “Dilsiz şeytan” olmamak için darbelere, zulme, haksızlığa, vahşete karşı olalım. Hangi dil, din ve ırktan olursa olsun zalimlere karşı mazlumun, haklının yanında olalım. Hz. İbrahim’i yakan ateşi söndürmek için su götürmeye çalışan karınca misali “Safımız ve dostluğumuz belli olsun.” diyerek hareket edelim en azından. Bizleri bölüp parçalayan ırk, cemaat, mezhep, tarikat, parti, ideoloji taassubundan uzak durarak özgürlük ve adalet ateşini yakalım bütün yüreklerde. Cehalete, adaletsizliğe, zulümlere, darbelere, ahlaksızlığa karşı çıkalım hep birlikte.

 

Cenab-ı Allah: “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” buyurmakta İbrahim suresinde. Peki, ya bizler, Haçlı-Siyonist güçlerin, bütün emperyalistlerin İslam’a (Hilal’e) ve Müslümanlara karşı topyekûn hücuma geçtiklerini görüp ne zaman “Türk-İslam Birliği”ni tesis edeceğiz? Yüce Allah: “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.” diye buyurmuyor mu? Öyleyse bizler, ne zaman her alanda ayağa kalkıp kendi ruh köklerimize, aşk medeniyetimize döneceğiz? Ne zaman Allah yolunda ilmimizle, mallarımız ve canlarımızla cehd edeceğiz?

 

İyi olmak için kötülük yapmamak, iyilik yapmak yetmez. Kötülere, zalimlere meyletmemek, karşı çıkmak, en azından diliyle veya kalbiyle buğzetmek gerek. Erdemlilerin, yani adalet, özgürlük, barış, iyilik, merhamet, huzur ve güvenden yana olanların; vahşi kapitalist düzenin (küresel yeni dünya düzeninin) zalim çarklarında yalnızca kendini kurtarmayı düşünmeden, dünyayı ifsat edici bütün insanlık düşmanlarının çeşitli tuzaklarına karşı ittifak edip her türlü tedbiri almak mecburiyeti vardır.

    

    Din, mezhep, ırk, renk ayrımı yapmaksızın bütün insanların can (yaşama), mal (alın teriyle kazanma), din (inancını seçme ve o doğrultuda yaşama), akıl (düşünme, düşündüğünü ifade etme), nesil (namusunu koruma, aile kurma) emniyetinin doğuştan kazanılmış bir hak olduğuna inanan ve bu kutsal insan hak ve emniyetlerinin sağlanması için mücadele veren hakiki adalet ve barış erlerine selam olsun! “Dilsiz şeytan” olmamak için zulme karşı direnen, zalimlere karşı mazlumun yanında olanlara selam olsun.

 

     “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

       Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boyunum! 

       Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, 

       Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! 

       Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım: 

       Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

(Mehmet Âkif )

 



Ahmet SEZGİN
Okunma Sayısı: 116


216.73.216.243








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Köşe Yazıları






















































Günlük Gazeteler
Sponsorlarımız

Terme İmam Hatip Mezunlar Derneği

© Copyright 2021  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top